'Ben hayatta kalmak istemiyorum, YAŞAMAK istiyorum'... Bu olağanüstü senaryoya dair en akılda kalıcı söz kendi adıma söylemem gerekirse buydu. Zalimin zulmünü, en acı şekliyle her bir zerrenizde hissedebildiğiniz, çaresizce çırpınarak yaşam savaşı verirken ne denli büyük bir ızdırap girdabında kaybolduğunuzu fakat tüm ümitsizliklere rağmen her zaman bir UMUT olduğunun çok çarpıcı bir dille ele alınışına tanık oluyorsunuz... Gerçeklik payının oluşu da muhakkak ki filme ayrı bir kalite ve izlenebilirlik katıyor. 12 yıl.. Mutlu bir hayattan, sevgi dolu bir yuvadan koparılıp; sömürülen, hor görülen, işkencelere maruz kalan, yaşanmaması gereken her ne varsa hepsine en kötü haliyle şahit olan Solomon Northup'ın dram yüklü hikayesi.. Yüzyıllardır süregelen bu ırk ayrımcılığı yeni yeni izini kaybettirse de kalıntıları halen bazı ülkelerde devam etmekte. Çok tuhaf bir ironidir ki; zenci oldukları için zulme, hakarete maruz bırakılan, ötekileştirilen bir toplumun üyesi şuanda bir dönem ABD başkanlığı yapmıştı. Hayat ne garip... Bugün size verdiğini yarın hiç düşünmeden geri alabiliyor. Alırken de pek insaflı davranmıyor.
Gerçekten fevkalade bir filmdi.. Keşke olmasaydı, tüm bunlar yaşanmasaydı diyebileceğimiz acı gerçekleri ACITARAK gayet etkili bir şekilde izleyiciye aktarmışlar.