Beyaz ve yeşilin adeta dans edercesine ahenk bulduğu Alp dağlarının eteklerinde, özellikle Avrupa mimarisini olağanüstü bir görsellikle gözler önüne seren, izlemesi fevkalade keyif verici şahane bir filmdi. Görüntü yönetmeni Bojan Bazelli’nin muhteşem kamera teknikleri ve yakaladığı inanılmaz etkileyici açılar sayesinde kendinizi kamerayı kumanda eden iki çift elin sahibi gibi hissediyorsunuz.
Filme ev sahipliği yapan, Almanya'nın küçük bir kasabası olan Hechingen'de ki Hohenzollern Şatosunun her bir taşı buram buram tarih kokuyor. Osmanlı tarihinde de örnek alınan, Avrupa Barok tarzına kesinlikle muhteşem bir örnek.
Bazı izleyiciler filmin oldukça uzun sürmesinden dem vurmuşlar lakin kendi açımdan değerlendirecek olursam tek bir an bile sıkıldığımı söyleyemem. Zaman adeta duru bir su gibi akıp geçti. Öte yandan bu kadar kaliteli ve üzerinde ciddi anlamda emek harcanmış bir film ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Sergilenen oyunculuk performansları da hayli tatmin edici düzeydeydi. Dane DeHaan’ nin Leonardo DiCaprio ile olan benzerliği hasebiyle midir bilinmez, hikayenin genel atmosferi bana Zindan Adası filmini hatırlattı.
Kurgusu, çekim teknikleri ve en önemlisi filme konu olan Hohenzollern Şatosu, izleyiciye büyüleyici bir görsel şölen yaşatıyor. Psikolojik gerilim türünden hoşlananlar için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yapım.